Yazar: suat 11 Ağustos 2020
Sunumlaştırma denince aklınıza sadece slaytlar üzerinden anlatım yapmak gelmesin. Yeni bir fikri anlatırken ya da bir veriyi görselleştirirken bilgilerin doğru sıralanması ve seçilmesi oldukça önemlidir.
Sunumlaştırma konusunda ne kadar ilerlerseniz, aslında zihninizdeki fikirleri ve dikkat ettiğiniz noktaları da o kadar anlaşılır ifade etmeye başlarsınız.
Nasıl geliştirilebilir? Temelde sunum hazırlamak, önemli bilgileri dikkat çekici bir şekilde öne çıkarmaya dayanır. Yani okuduğunuz bir kitabın özetini sunum halinde çıkarmak geniş bilgileri filtreleme alışkanlığı için oldukça faydalıdır. İnternette bulunan birçok kitaba dair video özetlerde bu sunumlaştırma ve şablon olarak düşünme tekniklerinden ilham alıp, kendi özetlerinizi hazırlayabilirsiniz.
Eğer kitaplarla arası olan biri değilseniz ya da kitapları sunumlaştırmak pek çekici gelmediyse, izlediğiniz bir konuşmanın ya da dinlediğiniz bir podcast’in sunumunu hazırlayabilirsiniz. Özellikle podcast için yeterli görsel materyal olmaması, baştan sona görselleştirme konusunu tamamen size bırakır.
Birçok kişi, iş hayatına başladığı ilk andan itibaren bilgilerin kendisine altın tepside sunulacağına dair bir inanca sahip olur.
Elbette üstleriniz oldukça yardımsever ve öğretici olabilir, ancak sırtınızı tamamen üstlerinize yaslamak potansiyel öğrenim eşiğinizi indirebilir.
Aynı zamanda insanlardan öğrendikleriniz sadece onların size bilgi vermesiyle alakalı değildir. Bazen onlar size bir şey anlatmasa da çok değerli şeyler öğrenebilirsiniz.
Nasıl geliştirilebilir? Gözlem yapma sürecini incelediğimizde iki önemli unsur olduğunu görürüz: Birincisi konuyu bilmek, ikincisi “neden?” sorusunu irdelemek. Yani sağlıklı bir gözlem yapmak için içinde bulunduğunuz kurumun temel dinamiklerini (kurum kültürü, çalışanlar arası ilişki, çalışanların iş yapma biçimleri) inceledikten sonra, insanların davranışlarının ardındaki nedeni bulmaya odaklanabilirsiniz.
Böylelikle hangi alışkanlıkların kişiyi yükselttiğini ya da düşürdüğünü görerek ya da içinde bulunduğunuz çevreyi sağlıklı bir şekilde inceleyerek dersler alabilirsiniz.
Herkes bir şekilde zihnindekileri metin haline getirerek iletişim kurabiliyor. Ancak günümüzdeki e-posta sıklığını göz önünde bulundurduğumuzda bundan daha fazlasının gerekli olduğunu görebiliyoruz.
Aynı sunum hazırlamak gibi yazdığınız e-postalarda da kendinizi doğru bir şekilde anlatmanız gerekiyor. Yaşanan bir iletişim kopukluğu ve anlaşılmama durumu süreci yavaşlatmakla beraber, durumun olumsuz etkisi muhtemelen diğer işlerinize de yansıyacaktır.
“Yok artık yazdığım şeyin de anlaşılmama imkanı yoktur herhalde” diyor olabilirsiniz, ancak emin olun tamamen yazılı bir dille mutabık olmak günümüzde sanıldığı kadar kolay değil.
Nasıl geliştirilebilir? Geliştirmesi en basit ama en çok göz ardı edilen yetkinliklerden biri de dile hakimiyettir. Tıpkı ayna nöron mantığı gibi ne kadar kaliteli yazılı materyal tüketirseniz yazdıklarınız da buna paralel olarak ilerler. En önemli nokta ise sade, anlaşılır ve öze sadık kalarak yazabilmektir. Bu bağlamda gündelik yazılı konuşmalarınızı okuyup “Bunu daha sade ve daha anlaşılır nasıl yazabilirim?” sorusundan yola çıkarak tekrar yazabilirsiniz.
Ufak farklılıklar olsa da eğitim süreçlerinin nasıl ilerlediğini hepimiz biliyoruz. Öğretmen anlatır, öğrenci dinler; öğretmen soru sorar, öğrenci cevaplar.
Öğrenciler aktif dinleme alışkanlığı konusunda yeteri kadar teşvik edilmiyor, dolayısıyla üstteki alışkanlık çoğu zaman iş hayatında da devam edebiliyor.
Ancak doğru sorular sorabilmek ve bu konuda talepkar olmak öğrenme potansiyelinizi katlama özelliğine sahiptir. Bir iletişimin gidişatını aynı zamanda sorularınıza cevap olabilecek ve daha yararlı hale getirebilmek -en azından bunu denemek- tamamen sizin elinizdedir.
Aktif dinleme ve doğru soruları sorma alışkanlığıyla iletişim yönünü daha yapıcı bir yöne çevirebilirsiniz.
Gördüğünüzde “Ne kadar aksi duruyor” diyerek iletişim kurmaktan çekindiğiniz yöneticiler ve üstleriniz paylaştığı tecrübelerle hayatınızı değiştirebilir.
Yeter ki bu konuda insanları gerçekten dinlediğinizi onlara hissettirin ve doğru soruları sorun.
Nasıl geliştirilebilir? Bu konudaki gelişim oranının çift taraflı bir süreç olduğunu hatırlatarak diğerleri kadar yüksek olmadığını belirtmek istiyorum. Siz ne kadar doğru soruları sorma ve aktif olarak dinleme alışkanlığı edinseniz de, iletişimin çift yönlü oluşu, samimiyet faktörü ve karşınızdaki insanın tutumu oldukça belirleyicidir.
Ancak aktif dinleme ve doğru soruların iletişime etkisini röportajlarda görebilirsiniz. Genellikle moderasyon çerçevesinde gelişen sohbetlerde akış pek doğal olmasa da bu noktada temel adımları öğrenmek için verimli kaynaklardır. Doğru soruları nasıl sorulur? Alınan cevabı kendi cümlenizle tekrar etmenin (paraphrase) akışa ne gibi etkileri var? gibi soruların cevapları buradadır.
Kendinizi binlerce kişinin önünde hayal etmeden önce topluluk önünde konuşmanın özüne inelim.
Topluluk önünde konuşma koçu Olivia Schofield, bir konuşmacıyı şu cümlelerle özetliyor:
“Bir aktör başkası olma konusunda uzmandır. Bir konuşmacı ise kendi olma konusunda uzmandır.”
Aslında işin özü, insanların önünde takılmadan bir şeyler söylemek değil; anlattığınız şeylere karakterinizi katarak anlatmaktır. Bu durum ister 5 kişi, ister 500 kişi önünde olun değişmemelidir.
Nasıl geliştirilebilir? İletişim danışmanı Michael Thompson, kendi sesinizi bulmadan önce dikkat edebileceğiniz noktaları şu şekilde açıklıyor:
1) Karakterinize uyan sevdiğiniz konuşmaları tekrar izleyin, ancak bu sefer yalnızca konuşmacının söylediklerine odaklanmak yerine, nasıl söylediğine de dikkat edin. Konuşmayı giriş, gövde, sonuç ve sözsüz iletişim olarak analiz edebilirsiniz.
2) İlgi çekici bir hikayeyi nasıl anlatacağınız hakkında her şeyi inceleyin.
3) En sevdiğiniz hikayeleri kafanızdan tekrar yazmaya çalışın.
4) Yazdığınız hikayeyi anlatın ve bu sırada kendinizi kaydedin.